11 Aralık 2011 Pazar

Hayat Akıyor Ben N'apıyorum​?

Beni görenler soruyorlar. Göremeyenler düğün iptal sanıyor. Herşey yolunda; sadece hayat tahmin ettiğimden daha hızlı akıyor. Kısaca toparlamak gerekirse gelinliği aldık; yüzükler de tamam.

Tüm bu süreçte herşey o kadar hızlı ilerledi ki bir yandan 1 sene içinde planlamak da aslında yetmiyor gibi geldi...

Bir cumartesi "haydi" dedik kendimizi Sultanahmet'e attık. İlk girdiğimiz dükkanda alyanslarımızı bulduk. Meğersem herkesin en zor seçtiği bu olurmuş. Oysa ikimizin kafasından da hep aynı şeyler geçermiş de ben fark etmezmişim.

Ama bir de tek taş meselemiz vardı ki hiçbir zaman birşey o kadar kolay kurtulamaz benden. Yani, ben öyle sanıyormuşum...

Bu departmanda sandığımdan da çok zorlandım. Klasik tek taşların hiçbirini beğenemedim. Neden diye sormayın. Belki herkesin parmağında gördüğümden, belki hiçbir zaman pırlanta takmadığımdan ya da hiç o tarz bir model yüzüğüm olmadığından. Her modeli taktım çıkardım.

Bu arada söylemeliyim ki gelinlik denemeleri gibi bu yüzük işinde de size özel hizmet almış başını gidiyor.

Nihayet, istediğim yüzüğü bulduk. Gelinliğim gibi yüzük de hafif bir antik hava taşıyor. Görenler beni yansıttığını düşünüyor.

Gelinlik için de o kadar giy çıkardan sonra daha önce giymediğim, internetten bulduğum ve şansıma tesadüfler eseri çıkan romantik mi romantik bir gelinlik seçtim.

Bana sorarsanız aklımdaki neydi bilmiyorum ama gayet klasik bir düğüne doğru adım adım gidiyorum.

En başından da söyledim ya hayat akıyor. Yaşlandıkça mız hızlanıyor yoksa hayatın kendi mi hızlandı? Daha bu sorunun cevabını çözemedim.

Bildiğim tek birşey var, o da 2012 kendi sürprizleriyle geliyor.

3 Ekim 2011 Pazartesi

Gelin olmuş gidiyorsun....

Evet biraz uzun zaman oldu. Arada "neden yazmıyorsun" diyerek beni motive eden arkadaşlarıma ayrıca teşekkür ederim :)

Yazmamamın nedeni, kayda değer bir gelişme şimdiye kadar olmadı!

Yaz tatili, dönüş yoğunluğu derken en önemli ikinci adımı attım.

Gelinlik bakmaya gittim.

Bu süreci çok doğru yönettiğime inanarak kendime bir aferin diyor ve herkesle aşağıda paylaştığım şekilde ilerlemelerini tavsiye ediyorum.

1. Özellikle evli arkadaşlarınızı ve yakın dost çevrenizi angaje ederek bir tarih belirleyin
2. Tarih için çok önemli bir not düğün sezonlarından bir 3-4 ay önceye zaman alın. Bunun en önemli nedenini tecrübeli arkadaşlarım şöyle aktardı. Çok yoğun olunan dönemde mağazalar size yeteri kadar zaman ayıramadıkları için beğendiğiniz her modeli değil sadece 3-4 modeli denemeniz için zaman veriyor. O yüzden ERKEN başlayın!
3. En azında 2 hafta önce arayarak randevu alın
4. Biz bir kerede 3-4 yere gidip bir günde güzel bir tur tamamladık. Önerim Nişantaşı güzergahında sırasıyla Beyaz Butik, Pronovias ve Vakko Wedding'e gitmeniz.
5. Sabah erkenden güzel bir kahvaltıda buluşarak başlayın güne
6. Ben ilk kez hayatımda gelinlik giydim. Belirtmeliyim ki ilk giydiğiniz bir iki model olayın şokunu atlatıncaya kadar biraz güme gitmedi değil. O yüzden en beğendiğiniz modellerden başlamayın.
7. Ön yargılarınızı evde bırakın! Belki klişe olacak ama askıda gördüğünüz tamamen üstünüzde bambaşkalaşıyor. Tarzınız hiç olmayan bir gelinlik üzerinizde felaket ya da hayranlık yaratabiliyor. O yüzden susun ve dinleyin :)
8. O kadar çok seçenek var ki, fotoğraf makinası getirmeyi unutmayın!
9. En azından bir konuda net olun "gelinlik gibi mi bir gelinlik giyeceksiniz yoksa dümdüz bir abiye gibi bir elbise mi?"
10. Fiyatlar üç aşağı, beş yukarı aynı. Bu nedenle denerken fiyatları düşünmeyin!
11. Yanınızda mutlaka askısız sütyen getirin
12. Çıkarken mutlaka beğendiğiniz modelleri belirtin ki sizin için en son bir fiyat çizelgesi oluştursunlar
13. Bir modeli çok beğenseniz de arkadaşlarınızı dinlemeyi unutmayın. Örneğin bizim için o kadar sene aradan sonra evlenirken davetlilerin "Aman kızımız da 2 aylık hamile galiba" tarzı kafalarında yer edebilecek kuşkulardan arındırılmış bir gelinlik giymem önemli ne de olsa!!!
14. Genelde seçeceğiniz modeller sipraiş üzerine geliyor o yüzden düğün tarihinizden en az 4 ay önce karar vermiş olun
15. Eğer ki direkt satın alabiliyorsanız mutlaka ne zaman teslim almanız gerektiğini sorun. Diğer türlü gelinliği nerede saklarsınız ama değil mi?
16. Duvak vb aksesuarlar dahil mi diye sormayı unutmayın. Markadan markaya değişebiliyor...
17. Beğendiğiniz modelin, sipariş de olsa, orasına süs, burasına ışıltı, şurasına gül kondurabiliyorsunuz. Gördüğünüzle yetinmeyin.
18. Bu gerçekten insanın kafasını karıştırabilen bir süreç. Bu nedenle ikide bir gidip hem mağazaları çıldırtmayın hem de kendinizi. Bir kere gidin, fotoğrafları çekin. Üzerinden arkadaşlarınızla konuşun ve karar verin.
19. İçinize sinmesi gerektiğini unutmayın. Bu sadece model olarak değil, fiyat, düğün konsepti, tarzını vb birçok etkenle de uyumlu olmalı ki içinize sinsin.
20. İçinizde kalmasın hepsini deneyin. Hem erkenden başladınız, hem tüm gününüzü ayırdınız. Utanmayın, sıkılmayın hepsini deneyin. Gün sizin gününüz.

Son olarak en önemlisi bu fırsat bir kere elinize geçiyor o yüzden keyfini çıkarmayı unutmayın!

Biz gezdik gördük şu an istişare aşamasındayız. Hergün fotoğrafları açıp bakıyorum. Her gördüğüm modele "sanırım bu" diyorum. Anlaşılacağı üzere daha karar vermedim.

2 konuda netim.

1. Damat adayımız son dakikaya kadar gelinliği görmeyecek
2. Annemlere ve çok yakınım birkaç kişiye satın alma aşamasında göstereceğim.

Şunu da eklemeden edemeyeceğim, bence her kadın her elbisesini böyle almalı. Tüm kız arkadaşları ile beraber, özel bir deneme odasında, herkes kahvelerini yudumlarken, sizi biri giydirirken ve elbisenizi herkese bir podyumun üzerinde siz modellik yaparken.

Gerçekten özel olduğunuzu hissediyorsunuz.

Sanırım gelin olma işine alışabilirim :)

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Evlilik? Seneye. Cocuk? Pardon!!!!

Bebek adimlariyla ne kadar ilerlemek istesek de etrafimizdakiler - yakın ya da uzak - aynı hassasiyetler davranmıyorlar ne yazık ki!

- biz de evlenme kararı aldık
- ay ne guzel vakti gelmişti zaten tarih belli mı
- evet bir sonraki yaz
- niye o kadar bekliyorsunuz ki. Ee peki cocuğu ne zaman düşünüyorsunuz?

Wovvvvvv.....

Bir saniye bir saniye!

Biraz önce düğün tarihine "ne kadar uzak bir tarih secmissiniz" diyenler bir anda cocuk konusuna nasıl atladı orasını kaçırdım.

Bu düğün sürecinde daha önce de öğrendiğimiz üzere insanların sizin icin düşünülmüş bambaşka fikirleri / planları var.

Kimse bana cocuk sahibi olmak isteyip istemediğimi sormuyor. Cevap ne olursa olsun onlar kendi planlarına göre sohbete devam ediyor.

Bu zaten bir süredir (özellikle de düğün meselesi gündeme geldiginden beri) kafamı kurcalayan bir soru. Evet ya da hayır kadar kolay bir cevabı yok kafamda. Kendimi hiçbir zaman evleniyor gibi görmediğim gibi bir anne olarak da tasvir etmedim. Dip derinlerde cok farklı nedenleri var. Kendimi bir anne olarak görmüyorum, gördüğüm gecelerde de uykularım kaçıyor...

Kimbilir belki bundan sonraki blog sayfam bu süreci nasıl geçireceğimle ilgili olur.

Ama o gün gelinceye kadar tüm sorular icin: strictly wedding related please :)

4 Ağustos 2011 Perşembe

Bunun teminatını kim verecek?

Hayatta hiçbir zaman çok param olsun istemedim. Beni mutlu edecek seylere sahip olabileceğim kadar param olsun yeter dedim.

Bir yerde okumuştum, "zengin olmak cok seye sahip olmak değil azla yetinebilmektir".

Ama zaten bütün sorun bizi neyin mutlu ettigini bulmak değil mı?

Belki karayip tatili belki en son model bir BMW... Ona sahip olmadan bizi mutlu edip edemediğini nasıl bilebiliriz?

Bu yüzden yıllarca bu kadar parayı heba etmiyor muyuz? Tatile çıkınca mutlu olacağımıza inanıp Tonlarca para ve enerji sarf ettikten sonra yine de mutsuz olmuyor muyuz!

Düğünlerin bizi ve etrafimizdakileri mutlu edebileceğine inanarak planlıyor, paralar harcıyoruz. Ama herkes size diyorki "aman hangi düğünde kim mutlu olmuş"

yeni yeni hayalini kurduğum düğün imgeleri kafamda herkesin alkolden Leyla olup çılgınlar gibi dans ettigi güldüğü karelerle dolu

Şimdi bunların hiçbiri olmayacak mı?

Bilmiyoruz. Kimse de bilemez... Ama ben artık biliyorum ki bu düğünü istiyorum. Sevdiğim adamla evlenmek ve bu ani en sevdiklerimle paylaşmak istiyorum.

Hiç kimse teminatını veremese de ben biliyorum ki bu anda ben mutluluğu yakalayacağım

2 Ağustos 2011 Salı

Ve eveeettttt...

Oyle buyuk bir karara vardık sanılıyorsa tüm yanlışları düzeltelim. Ne mekanla daha anlaştık ne de dugunle ilgili bir karara varabildik. Allahtan önümüze bir sene gibi bir süre koymusuz bu gidişle bile hersey son dakikaya kalacak. 

Amanin zaman demisken en azından tarihe karar verdim, 28 temmuz 2012. Yazınca da bir kere daha derinden vurduğu gibi 12 aydan az kaldı. 

Ogrenilen onemli derslerimiz devam ediyor bu arada. ikimizde sunu gayet net anladık ki bu düğün konusu artık kalabalık ve arkadas ortamların detaylı anlatılmayacak. 

Nedeni gayet basit! Herkesin - evli olsun olmasın ama herkesin - dugunle ilgili bir planı ve hayali varmış. Amma çok mekan ne kadar farklı gelinlik modeli ne de fazla algoritmik konuk çağırma metodu varmış megerse... Ben asıl bunları duygumda panik oluyorum anladım. Ben ne kadar neysem o kadar da rahatım. 

Artık telaşlar, korkmalar - en azından şimdilik - geride kaldı. 

Şimdi planlı ve programlı ilerleyebilirim. En yakın zamanda da neyin ne zaman yapılması gerektiğine dair bir plan hazırlamak istiyorum. ama bu dergilerdeki gibi gerçekçi olmayan maddeler içermeyecek elbette. Ornegin düğüne 1 gün kala masaja gidin gibi... Beni tanımadan yazdılar galiba, içimdeki kontrol delisi o an sacimla ilgili son kararları verirken nasıl rahatlamamı bekliyor???

Ama her zamanki gibi sizin yorumlarınızı bekliyorum. 

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Acımadı ki

Evet nihayet mekan bakma sürecine eriştik. İtiraf etmeliyim ki ilk mekana gidinceye kadar minik bir panik atak durumum vardı.

Aldığım önemli ders ve notlar söyle:
Mekanlar zaten otomatige bağlamış. Bir soru seti hazırlamanıza dahi gerek yok!
Bir mekana girdiğinizde zaten sizi itiyorsa çok fazla kalmanıza gerek yok
Ev gibi icine girdiğinizde sizi çekiyorsa, hayaller kurmanızı sağlıyorsa bilin ki dogru mekandasiniz
Fiyat konusu çok göreceli. "yersen" fiyatıyla kapı açılıyor. Gerisi sizin pazarlık yeteniginize kalmış
Sizi nasıl ağırladıkları genel ikram ve ziyafet için çok önemli bir ipucu. Hepsinde düğün hazırlıkları vardı. Ama hepsinde farklı farklı ağırlandik. Mekana olan ilgimiz gördüğümüz ağırlama ile dogru orantiliydi

Merak edenler için evet Fransız bahçelerine gittik. Ama düşündüğüm kadar etkilenmedim, etkilenmedik. Çok guzel bir mekandi ama "bizim" degildi. İçindeyken rahat edemedik, oraya aitmisiz gibi hissetmedik...

12 Temmuz 2011 Salı

Ça ça ça

Vakti zamanında bir haber kanalında gelinle damadın muhteşem dansını izlemiştim. Nedense bugün tekrar aklıma geldi.

İnanılır gibi değil! Türünün tek örneği olacağını düşündüğüm videodan binlerce var desem abartmamış olurum.

Bir yandan neden bir insan böyle bir şey yapar derken diğer yandan da eğlenceli çiftler için gerçekten güzel bir anı olmuş dedim. Ama asıl bence bu süreci yaşamış herkes için 1. kareografi için zamanı nereden buldular? 2. Damadı nasıl ikna etti? 3. Hadi ikna ettin nasıl sonuna kadar yapmasını sağladın? soruları geliyor sanırım.

Bu kadar konuşunca paylaşmak da gerekir sanırım.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Derin bir sessizlik...


Derin bir sessizliğe gömüldüm. Birçok konuda hızlı hareket eden ben, söz bu düğün meselesine gelince bir sessizleştim.

Benden başka bu tarz bir blog'un olmaması ise şaşırtıcı. Bir ben mi bu süreçlerden geçiyorum. Deli miyim ben, nedir?

Bu dönem kim düğün ile başlayan bir cümle kursa sinirleniyorum. Kendi kafamda bir plan yapıyorum, bir resim çiziyorum. Kim ki bu resmi bulandırmaya kalksa korkuyor ve hislerimi sinirle dışa vuruyorum. Bir an düşünüyor, kendime geliyor sonra da "neden olmasın, bu da bir seçenek" diyorum.

Diyorum demesine de, kendime dinletebiliyor muyum diye bir sorun...

Seneye bu zamanlar düğün telaşının en tepe noktasında olacağım.

Düşününce çok kolay gibi geliyor, değil mi yoksa?

Kafamdaki sıra şöyle

1. Mekanı belirle
2. Tarihi netleştir
3. Gelinliği al
4. Davetiyeleri gönder
5. Evlen :)

Ara detayları hallederiz nasılsa gibi geliyor. Ne kalıyor ki geriye!

İşte bu kadar kesin çizgilerle düşününce ve biri karşına "mekandan değil bu hizmeti ayrı bir catering firmasından al" deyince, bu sefer bu 5 adımlık bir süreç değil 6 adımlık oluyor. Eee biri daha bir öneriyle geliyor, sonra biri daha, biri daha derken bu çok denklemli bir matematik işlemine dönüyor.

Sevgilim en güzel taktikle aradan sıyrıldı bile. "Düğün gelinlerindir, ben hiçbir şeyine karışmam. Sen beğen, ben tamam derim" dedi.

Bu kadar verilmesi karar varken ben şu yazıya bakıyorum da ilk yazdığım yazıyla aynı duygular içindeyim.

Bendeniz hala bir arpa boyu yol alamadım. Ben karar vereceğim de düğün yapacağım. Oooofff ooofff...

30 Haziran 2011 Perşembe

Tarihin Unutulmaz Düğün Film ve Sahneleri



Aklıma bir an izlediğim filmler geldi. En unutulmaz düğün film veya sahneleri hangileriydi acaba?

Eminim bunu benden önce biri düşünmüştür diyerek aramaya başladım. Sandığımdan daha zor olduğunu kabul etmem gerekiyor ama sonunda buldum.

İşte listemiz,
Father of the Bride
Love Actually
The Wedding Singer
Four Weddings and a Funeral
The Princess Bride
Bride Wars
Runaway Bride
Sweet Home Alabama
The Wedding Planner
Honeymoon in Vegas
My Big Fat Greek Wedding
My Best Friend's Wedding
Mamma Mia
Wedding Crachers
Clueless

Ama hepsi de muhteşem düğün görüntüleriyle değil bazıları absürd, bazıları komik ve bazıları da romantik olduğu için listedeler.

Birkaçı hariç hepsini izlediğim için listenin seçimi güzel bir derleme olmuş.

Merak edenlere işte videolar ve mini bir nostalji...

Tıklayın http://www.atwilightkiss.com/15-most-unforgettable-movie-wedding-moments.html

Aaaahhh seslerini duyabiliyorum :)

Derginin Derdi Beni Gerdi!


Yapmam gereken birçok liste olduğunun farkındayım. Bu farkındalıkla ben de her akıllı Türk kadının yapacağını yaptım. Gittim piyasada ne kadar düğün, dernek, gelin dergisi varsa hepsini karıştırdım.

Madem öğrendiğimiz dersleri paylaşıyoruz, işte bugünki dersimizden öğrendiklerimiz.

1. Aslında her düğün, dernek, gelin dergisi birbirinin muadili
2. Ne kadar birbirlerine benzeseler de içinize sinip sürekli sayfalarını tahrip ettiğiniz aslında bir dergi oluyor
3. Bu dergiyi belleyip adını unutmamak için not edilmeli, keza hepsinin ismi de birbiriyle şiirsel bir bütünlükte
4. Ayrıca bu dergilerin fiyatları bayağı tuzlu olduğundan bir dergide sabit kalarak bir de dergi bütçesiyle kısıtlı bütçemizi tüketmemeliyiz.
5. Dergilerin gözden uzak bir muhafaza alanı olmalı. Yanlış anlaşılmasın. Aman toz olur, çok arşivci bir insanımdır kaybolmasın vs. diye değil. Bunun salt bir amacı var o da başta damat adayınız olmak üzere bu süreci bilmeyen tatmayan insanların sizi düğün manyağı bir insan sanmaması için.
6. Fiyatlandırma konusunda bir fikir edinmek istiyorsanız da aklınızı en karıştıracak yine dergiler olacaktır. Elbette düğün için Çırağan Sarayında Topal mücevherleri ve Vera Wang giymeyi düşünmüyorsanız. Eğer öyleyse zaten siz dergilere bakmıyor bir düğün organizatörü ile çalışıyor olurdunuz (bunu da dergilerden öğrendim :))

Bu arada internete bakınırken şunu da fark ettim ki hakikaten bu işi saplantı derecesine getirmiş insanlar var ki 250 dolara firmalar check list programları satabiliyorlar ya da Google'da 8 buçuk milyon arama sonucu bulabiliyorsunuz.

Dikkat, bu bir testtir! Uyarıyı dikkate almayınız...


Düğün ilginç bir süreç...

Sadece hayatınızı beraber geçireceğiniz adamla ilgili verdiğiniz kararı sorgulamıyorsunuz. Bir anda bilinçli olduğunuz tüm hayat sürecinde verdiğiniz kararları asıl sorgulamaya başlıyorsunuz.

Evlilik cüzdanı için nikah defterinde açılan yeni sayfa ile hayatınıza da beyaz bir sayfa açma isteğiyle dürtülüyor herhalde bu istek.

Bir anda üniversite yıllarınız, eski sevgileriniz, kariyer çizginiz, mali durumunuz ne yazık ki gözünüzün önünde bir film şeridi hızında geçmiyor.

Sürekli "flashback" halinde parça parça hatırlıyorsunuz. Sorguluyorsunuz. Mutlu olduğunuz, kendinize kızdığınız, unutmak istediğiniz, hatırlayamadıklarınız oluyor.

İçinizdeki bu çarpık duygulardan herhalde en fazla nasibini alan en yakınınızdaki oluyor. Benim durumumda "damat adayımız".

Bu kaosun içinde her hareketini bir 10 sene sonra da bu duygularla mı karşılayacağım sorgulamalarından en fazla O nasibini alıyor.

İnsanın herhalde hayatının en yıpratıcı süreçlerinden biri bu düğün. Etrafımdaki insanlara bakıyorum. Çoğu güzel anılar hatırlıyor ama süreci takip edebilirseniz gerçeğin böyle olmadığını görüyorsunuz.

Evliliğinize attığınız ilk adım aslında evliliğinizin en büyük testlerinden biri de oluyor sizin için.

Bunun sistemin bir parçası olduğuna da inanıyorum.

Bakıyorlar boşanma oranları çok yüksek. Bari diyorlar bu süreci daha da zorlaştıralım ki nikah masasına oturmadan bitsin, hepimizi boşu boşuna uğraştırmasınlar, son dakika iptalleriyle de sigorta sektörü dolaylı olarak da ekonomimiz kalkınsın :)

Merak edenler için "hayır" daha Fransız Bahçeleri'ne gidemedik ve ben bir arpa boyu yol alamadım.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Beklentilerimizi Yükseltmeyelim

Şimdi blog actık ya, genel bir kanı var. Sanki bugün dugunle ilgili tüm kararları vermiş, tüm adımları atmış olacağım.

Ne yazık ki durum böyle değil.

Aklımda en son şey düğün var. Karar vermek gerektikce düşünce bazında uzaklaşıyor muyum, nedir?

Notlarıma baktım aranacak ne kadar çok mekanın. Notunu almışız. Urza, event garden, saklı bahçe...

Hepsine ufak ufak ziyaretlerimi yaptıkca paylaşacağım.

Öğrendiğim bir önemli not da gitmeden birkaç düğün dergisi karıştırıp ipuçları almak. Sorularımı not ediyorum. Bir liste haline gelince de burada paylaşacağım.

Bakalım ne kadar faydalı olacak. Sorularımın en azından biri bile geçerli sayılacak mı?

Acaba diyorum en çok su fransiz bahcelerinde gozum kaldi ya, listenin alt siralarinda ki bir iki mekana daha önce gidip prova mı yapsak :)

Özetle demek istediğim bu bir süreç. Evleniyoruz fikrine bile 6 ayda alıştım hazırlıkları da bırakın adım adım, sindire sindire yapalım.

Görüş ve önerileri, en önemlisi deneyimleri bekliyorum....

Esenlikle kalın...

26 Haziran 2011 Pazar

Mehter Takımı Yürüsün Benimle

Bir karar verdik ya, pürüzlenmesek olmaz.  

Birkaç gün evvel anne ziyaretinde, annem içti rakıyı içti rakıyı döktü içini. Ve o ulvi dilemmayı ortaya koydu... 

Elalemi eğlendirmeye ne gerek var? O parayla çıkın uzuuuuun bir Avrupa seyahatine, gençsiniz, dolaşın, dedi. 

Hakikaten ne gerek var elalemi eğlendirmeye? Şu ana kadar gittiğimiz  düğünlerde biz el ve alem olarak mı eğlendik? Düğün sahipleri de böyle mi düşündüler acaba? Bu el ve alem ikilisi eğlendiler mi dediler? 

Bir yandan "tutumlu" bir insan olarak da düşünmüyor değilim. Neden bir düğün ihtiyacı doğdu? 

Konuştuklarımız arasında mutabık kaldığımız birkaç nokta var. 

1. Kesinlikle nikah salonu ya da düğün sarayı istemiyoruz.  

Hemen gülmeyin! Bunlar hakikaten konuşulup elenmesi gereken konular. Bu ikisinde mutabık kalamıyorsanız, hayat görüşünüzle ilgili iki çelişen çok büyük alan var demektir. 

2. Güzel bir Avrupa şehrinde konsoloslukta nikah. Hülya Avşar ablamızın yıllar önce magazin dünyamıza bir opsiyon olarak önümüze koyduğu bu naçizane seçeneği tamamen elememiş olsak da  damat adayımızın ailesinin gelme olasılığı düşük olduğu için (uçak ve sağlık nedenleriyle) çok dikkate almadığım bir seçenek oldu.

3. Hakikaten yanımda istediğim bazı insanlar var. Anne ve babaları saymama gerek yok ya da var; duruma göre değişiyor. Ancak yanımda olmasını istediğim bazı arkadaşlarım var. Onlarla beraber paylaşmak istediğim bir an gibi geliyor. 

Özetle, ortaya atılan bu fikir aklımı karıştırmadı değil. Daha ilk seçenekten bu kadar aklımın karışmasının da iyi olmadığını biliyorum. Aklım net olmalı ki bir seçenekten diğerine rahatlıkla geçebileyim. Yoksa işin içinden çıkılmaz bir sarmala dönecek.

Masa örtüleri beyaz mı lila mı, şeker mi çikolata mı, vs vs

Ama bu önemli bir karar ve biraz daha düşünülmesi gerektiğine karar verdim.

İnşallah bu hafta şu Fransız Bahçelerine bakıp ilk fiyatlandırma çeşit ve önerilerini de dinledikten sonra kararım yavaş yavaş netleşecektir.

İtiraf etmeliyim düğünü planlamak yerine seyahat ajandası oluşturmak daha keyifli olacaktır.

Napolyon ne demiş? Mekan, mekan, mekan


Mekana karar vermek çok önemliymiş bu İstanbul'da.

Ha bir de o var. İzmirliyim ben. Orada mı yapalım, burada mı yapalım derken. İlk kararımızı verebildik.

Mekan: İstanbul.

İyi de binbir çeşidi var bu işin.

Otel
Havuzbaşı
Kasır
Bahçe
Açıkhava
Kapalı mekan
vs. vs.

İlk anlaşmazlık buradan çıktı diyeceğim ama çıkmadı. Şu an için sular durgun, kararlar feminen. Ne desem "evet" denilen bir havadayız.

Geçen Haziran ayında birkaç düğüne birden gitme şansımız oldu. Bir arkadaşlarımız Event Garden'da bir düğün yaptılar. Artıları eksileri olsa da, yeşillikler pek bir hoşumuza gitti.

Ve nihai kararımız: Kır düğünü oldu.

Mekan seçerken çok değerli de bir ders öğrendim. Mekan mevsimiyle de beraber geliyormuş. Anlatayım şöyle ki kapalı mekanlar soğuk ve nemli havalar için ideal olduğundan kır düğünü opsiyonuyla otomatikman yaz gelini oluyorum.

Yaz çocuğu olan biri için çok sürpriz olmadı sanırım.

Mevsim olarak yazı seçince Ramazan gerçeği de kapıyı tıklattı. Sorduk soruşturduk; iki taraftan da rahatsız oluruz diyen çıkmadı.

İkinci ipucu da zamanlamaymış. Şimdilik teoride mekanların Kandil'de dahil iş yapamadıklarından yana "insider" bilgi alındı ancak daha pratikte test edemedik.

Velhasıl çok minik bir araştırma sonrasında gözüme ilk çarpan "Fransız Bahçeleri" oldu. Geçen hafta ilk arama girişiminde bulundum ancak pasif bir santral görevlisi nedeniyle bir sonraki adımı daha atamadım.

Adımları attıkça burada buluşuruz. Deneyimleri bekliyorum, görüşlerinizi beklerim.


Herşey şimdi başlıyor


Eveeet... Nihayet 6 buçuk seneden sonra evlenelim dedik.

Ve işte ilk basamaktan öteye daha geçemedim. Ne çok detayı var bu işin, ne kadar çok karar verilmesi gereken konu.

Meğer "evet" demek en kolayıymış şimdi anladım.

Baktım ciddiye alamıyorum, başlayamıyorum. Dedim ki bir ciddiyet kazandırmak için blog yazmaya başlayalım.

Çıktık bir keramete, çıkıcaz inşallah düzlüğe...

Haydi bakalım.